Hayatımın erken dönemlerinde Star Wars, favori kaçış evrenlerimden biri haline geldi. Bu nedenle, benim gibi milyonlarca kişiyle birlikte, yıllardır o mükemmel Star Wars oyununu bekliyordum. Peki, o “Star Wars oyunu” nedir? Aslında tarifi basit: Detaylıca tasarlanmış gezegenler arasında, kendi uzay gemimiz ve ekibimizle seyahat edip yeni medeniyetlerle tanışarak farklı maceralara atılmak. Bunun imkansız olmadığını biliyoruz çünkü yirmi yıl önce efsanevi K.O.T.O.R. oyunlarıyla bu deneyimi yaşamıştık. Peki, sorun neydi? Neden son yirmi yılda bu kadar iyi çalışan bir formüle dayanan yeni oyunlar görmedik?
Bu durumun temelinde birçok sebep yatıyor. İlki, Disney’in Star Wars haklarını satın aldıktan sonra, oyun haklarını vizyon yoksunu bir marka olan EA’ye yıllarca peşkeş çekmesiydi. Ancak, bu durum son yıllarda hakların farklı markalara dağıtılmasıyla çözüme kavuşur gibi oldu. İşte bu dağıtımın son meyvesi de Ubisoft yapımı Star Wars: Outlaws.
Division serisiyle güven kazanan fakat geçen sene talihsiz bir Avatar oyunuyla bu güveni kaybetme tehlikesi yaşayan Ubisoft’un alt stüdyosu Massive, bu kez Lucasfilm Games ile işbirliği yaparak köklü Star Wars evrenine sağlam bir giriş yapmak istemiş. Peki başarılı olmuş mu? Kısmen evet, kısmen hayır. Öncelikle, Lucasfilm ile yapılan iş birliğini oyunun her köşesinde hissettirdikleri için sanat tasarımıyla ilgilenen her departmanı tebrik etmek gerek. Kafamızda canlandırdığımız o dolu dolu galaksiyi, günümüz standartlarına yakışan bir kaliteyle hayata geçirmişler.
Ancak bu doluluk, maalesef sadece sanat tasarımıyla sınırlı kalmış. Zira oyun tasarımı konusunda Outlaws, tanıtımlardan ve stüdyonun geçmişinden beklendiği üzere sınıfta kalmış. Division’ın siper alma mekaniklerinden ve bu mekanikleri savaş sonrası bir Washington açık dünyasına yayma şeklinden oldukça keyif almıştım. Outlaws’da da bu sağlam temeli bir adım ileriye taşıyacaklarını düşünmüştüm. Ancak, galaksinin görkemli tasarımlarına bel bağlamışlar ve maceranın içinde bu sıradan çatışmayı göz ardı edeceğimizi ummuşlar. 25-30 saat süren bir oyun içinde, her biri birbirinin varyasyonu olan bu aksiyon tarzı hızla eskiyor.
Hakkını vermem lazım; İlk saatlerden sonra oyunun döngüsünü az çok çözmüş olduğumu sandım. Ne de olsa yılların Ubisoft gazisiydim. Ancak, bir konuda yanıldım. Outlaws, aksiyonunun monotonluğunun farkında ve bu boşlukları keyifli sekanslarla doldurma konusunda kararlılık göstermiş.
Beş farklı gezegenimiz var ve Tatooine dışında kalan gezegenler, bizi evrenin pek bilinmeyen köşelerine götürüyor. Bu yeni bölgeleri ve içindeki karakterleri keşfetmek, şaşırtıcı şekilde tekrar etmeyen yan görevlerle vakit geçirmek, Outlaws’ın benim için en sürükleyici kısımları oldu.
Evet, günün sonunda karşımızda bir Ubisoft yüzeyselliği var. Ne ana hikayede ne de açık dünyada derin karakterler veya beklenmedik hikayeler bulmak zor. Ancak stüdyonun tarzına göre, çıtanın biraz üzerinde bir yaratıcılıkla karşılaşıyoruz. Jedi konseptinden uzaklaşıp evrenin suç dünyalarına dalmamız ise taze bir soluk olmuş.
Asla etik ve ahlak timsali biri olmayan ana karakterimiz Kay ve evcil hırsızı Nix, Cantonica’nın çamurlu sokaklarında kanunsuz yollarını çizerken, bir anda kendilerini farklı kartellerin güç savaşlarının ortasında buluyorlar. Elit casuslar olan Crimson Dawn, baharat ticaretinin efendileri Pyke’lar ve dış halkanın kıdemli mafyası Huttlar arasında ince bir denge kurmaya çalışıyoruz. Han Solo’nun karbonit içinde dinlendiği bu günlerde, galaksinin haylaz çocuğu biziz.
Peki, bu haylazlığın ne kadarını izliyor, ne kadarına dahil olabiliyoruz? Aslında hırsızlık odaklı oyun mekanikleri güzelce entegre edilmiş. Sokakta elimiz cebimizde dolaşırken Nix’e cepçilik emri verebiliyoruz, hemen hemen tüm önemli mekanlara farklı yollardan gizlice sızabiliyoruz, kullanımı rahat gemimizle uzay boşluğunda terör estirebiliyoruz. Ancak ne kadar azılı bir hırsız olursak olalım, oyunun gidişatını etkileyecek ödüller toplayamıyoruz.
Görevlerden ve açık dünyadan topladıklarımız, silahımızda bazı yenilikler yapmamıza, üzerimize taktığımız charmlar ile basit yükseltmeler kazanmamıza veya görünüşümüzü değiştirmemize olanak tanıyor. Ancak oyunun ilk saatleri ile son saatleri arasında yeterli bir gelişim yok. Bu da keşif motivasyonunu zayıflatıyor. Aralara serpiştirilmiş çeşitli sekanslar oyuna renk katarken, Ubisoft’un kendi formüllerinden kaçma cesaretini gösterememesi genel deneyimi zayıflatıyor.
Sonuç olarak, Star Wars: Outlaws, evrenin hayranlarına yıllardır bekledikleri lezzeti kısmen sunmuş olsa da, Respawn’ın Jedi serisinin yanında unutulmaya mahkum gibi görünüyor.
Not: Oyun, bug ve teknik sıkıntılarla dolu ancak bu problemlerin ne kadarının ilk gün güncellemesiyle çözüleceğini bilmediğim için bu konuya fazla değinmedim.