2.8 milyar dolar gişeyle tarihin en çok hasılat yapan ilk filmiyle 4 devam filmi için 20th Century Studios’tan onay alan James Cameron uzun süredir yeni film için hazırlıktaydı. Kendilerine bolca zaman bulan ekip ikinci ve üçüncü filmi peş peşe çekti, sonraki film 2024’te yayına girmek için hazırlıkta.
NOT: İnceleme spoiler içermese de, incelemelerin doğası gereği film keyfinizi etkilemeyecek küçük spoilerlar içerebilir. Filme tamamen kendi beklentiniz doğrultusunda gitmek istiyorsanız yalnızca en aşağıda bulunan inceleme kutusundaki artı/eksi, puan ve özet kısmına göz atmanınızı öneririz.
İlk filmden 10 yıl sonrasını konu alan Avatar: The Way of Water, sömürgeci RDA’nın Pandora’dan çekilme sürecini özet geçtikten sonra Avatar’lıktan Na’vi vücuduna geçen Jake Sully ve ailesine odaklanıyor. Kabilenin reisi olarak topluluğunun yanı sıra 5 çocuğunu da güvende tutmak zorunda olan Jake Sully, Pandora kapılarına tekrar dayanan Komutan Ardmore önderliğindeki RDA’nın ölüm listesinin başında. İlk filmde öldürülen Miles Quaritch, rekombinant bedeniyle tekrar canlanarak ihanetinin bedelini ödetmek isteyerek mevzuyu kişiselleştiriyor ancak çevreye daha fazla zarar vermek istemeyen Sully, çözümü başka yerlere göç etmekte buluyor.
Pandora’yı 13 yıl sonra ziyaret etmek güzel his. Filmlerin bu kadar gecikmesinin sebeplerinden biri de yönetmen James Cameron’un yaratmak istediği dünya için teknolojinin yeterince iyi olmamasıydı. Nihayetinde Marvel’laşan endüstri beraberinde üst düzey bilgisayar destekli grafikleri getirdi, Cameron da film yapmaya hazır olduğuna kanaat getirdi. Beklendiği üzere filmin muazzam CGI kalitesi var. Sinemaya 3D standartını getiren ilk filminden sonra ikinci film de kesinlikle IMAX 3D izlenmeli. Detaylı dünya tasarımı sizi Pandora’ya çekerken Na’vi ve rekombinantların detay seviyesi oldukça üst düzeyde. 190 dakikanın tamamınında böylesine kaliteli efektler sunması 400 milyon dolarlık devasa bütçesinin hakkının verdiğinin bir kanıtı. James Cameron yine bir Avatar filmiyle bilgisayar destekli efektlerde çıtayı tekrar en üst noktaya koyuyor.
Ağırlıklı olarak Metkayina kabilesinin yaşadığı resif köyünde geçmesinden ötürü ilk filmdeki ormandan kıyılara göç ediyoruz. Bir süreliğine savaştan kaçınmak için buraya yerleşen Sully ailesi her ne kadar buranın lideri tarafından kabul edilip, klandanmış gibi görülse de çocuklarının yaşadığı sorunlar aile krizine yol açıyor. Burada yaşayan Metkayinalılar, deniz yaşamına adapte olmuş ve bu sayede su hayvanlarını kontrol edebiliyor, deniz altında rahatça hareket edebiliyor ve turkuaz renge sahipler.
Su altı sahneleri filmin en başından itibaren bel kemiği olarak tasarlanmış. Efektlerin kalitesini yoğun olarak bu sahnelerde görüyoruz. Rengarenk biyolüminesans canlılar, köpekbalığı benzeri korkunç balıklae ve en önemlisi film içinde önemli bir yere sahip olan tulkunlar. Avatar: The Way of Water’ın bir an olsun durmayan nefes kesici sahnelerinin en güzel olanları ise açık ara su altında yaşanan aksiyon sekansları. Zaman zaman sizi gerip sonrasında yerinizden zıplatacak kısımlar can alıcı nokta olmuş. İlk filmden besteci Simon Franglen, devam filmi için geri döndü ve Pandora’nın büyülü dünyasını bize yansıtmakta iyi iş çıkardı.
James Cameron’un çevreci yaklaşımı doğayla ilgili güzel mesajlar veriyor. Avatar’ın duygusal boyutu her ne kadar güzel olsa da klişelere dayalı olması biraz can sıkıyor, bir sonraki olayı tahmin etmek için zorlanmaya gerek yok.
Özet
İlk filminden daha iyi olan Avatar: The Way of Water, görsellik konusunda gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri. Duygusal ama bir o kadar klişe hikayesine rağmen gerilim dolu aksiyon sahneleri sayesinde 3 saat boyunca sıkılmak mümkün değil.
Prodüksiyon Notları
On üç yıl önce, Akademi Ödüllü® ödüllü James Cameron, nefes kesici destanı “Avatar” ile sinemaseverleri daha önce görmedikleri bir dünyayla tanıştırdı. Vizyoner yönetmen şimdi de merakla beklenen “Avatar: The Way of Water” ile izleyicileri yepyeni bir sinema yolculuğuna davet ediyor.
Sam Worthington ve Zoe Saldaña, artık ailelerini bir arada tutmak için ellerinden gelen her şeyi yapan sevgi dolu ebeveynler olan Jake Sully ve Neytiri’yi canlandırarak ikonik rollerini yeniden canlandırıyorlar. Öngörülemeyen olaylar onları evlerinden çıkardığında, Sully’ler Pandora ayının uçsuz bucaksız topraklarını boydan boya katederler ve sonunda çevrelerindeki okyanuslarla uyum içinde yaşayan Metkayina klanının elindeki bölgeye kaçarlar. Orada, Sully’ler hem tehlikeli su dünyasında hem de yeni topluluklarından kabul görmenin rahatsız edici dinamiklerinde gezinmeyi öğrenmelidir.
Filmde Worthington ve Saldaña’nın yanı sıra Akademi Ödülü® adayı Sigourney Weaver, Stephen Lang, Cliff Curtis ve Akademi Ödülü® sahibi Kate Winslet rol alıyor. Film aynı zamanda izleyicilere, aralarında Britanya Dalton, Jamie Flatters, Trinity Jo-Li Bliss, Jack Champion ve Bailey Bass’ın da bulunduğu bir grup yetenekli genç oyuncuyu tanıtıyor. Senaryo, James Cameron, Rick Jaffa ve Amanda Silver tarafından, James Cameron, Rick Jaffa, Amanda Silver, Josh Friedman ve Shane Salerno’nun bir hikayesinden yazılmıştır. Filmin yapımcıları Cameron ve Jon Landau, yönetici yapımcıları ise David Valdes ve Richard Baneham.
Genişletilmiş bir Pandora manzarasının parlak renklerine ve görkemine karşı oynayan nesilden nesile geçen bir aile destanı olan “Avatar: The Way of Water” 16 Aralık 2022’de sinemalarda özel olarak gösterime giriyor.
Cameron’ın çizgi altı ekibinde Yapım Tasarımcıları Dylan Cole ve Ben Procter, Akademi Ödüllü Görüntü Yönetmeni Russell Carpenter, ASC ve Müzikleri Simon Franglen’a ait Akademi Ödüllü® Kostüm Tasarımcısı Deborah L. Scott yer alıyor. Editörler Stephen Rivkin, ACE, David Brenner, ACE, John Refoua, ACE ve James Cameron, ACE’dir. Kıdemli Görsel Efekt Süpervizörü, Akademi Ödüllü® ödüllü Joe Letteri; Akademi Ödüllü® Richard Baneham, Lightstorm’un Görsel Efekt Süpervizörü/Sanal 2. Birim Direktörü olarak görev yapıyor.
Tüm zamanların en başarılı filminin devam filmini yapmak göz korkutucu bir meydan okuma ama bunu yapabilecek biri varsa bu, daha önce tüm zamanların en başarılı ve sevilen devam filmlerinden ikisini yazıp yöneten James Cameron olurdu: “Aliens” ” ve “Terminatör 2: Kıyamet Günü.”
“Avatar”, Cameron’la uzun süredir birlikte olan bir dünyaydı. Vizyonunu gerçekleştirmenin yolları henüz mevcut olmasa da, 1994’te orijinal film için erken bir tedavi yazmıştı. On yıldan uzun bir süre sonra prodüksiyona başlayan çığır açan film yapımcısı, daha önceki zaferlerinin setlerinde biriktirdiği zengin bilgi birikimini getirdi – bunlara “Titanik”, “Terminatör”, “T2”, “Aliens” gibi unutulmaz gişe rekorları kıran filmler de dahil. “True Lies” ve “The Abyss”ten “Avatar”a, hareket yakalamayı performans yakalamaya dönüştüren ve görsel efekt teknolojisini yeni ve şaşırtıcı bir sınıra taşıyan bir canlı aksiyon filmi yaratan “Avatar”. Yine de Cameron, film için icat edilen devrim niteliğindeki teknolojinin karakterlerin performanslarını ve duygularını ya da hikayenin akışını asla alt üst etmemesine her fırsatta özen gösterdi.
“Avatar”la elde ettikleri her şeyi göz önünde bulundurarak ve devam filmleri fikrinin kafalarına sızmaya başlamasıyla, Cameron ve uzun süredir yapım ortağı olan Jon Landau, sıra dışı bir adım atarak, “Avatar”ın gerçekleşmesine yardımcı olan önemli çizgi altı müdürleri bir araya getirdiler. teknoloji zirvesi filmi. 2010 yılının Şubat ayında, film yapım sürecinin hangi yönlerinin en iyi şekilde çalıştığını ve belki de neleri geliştirebileceklerini gözden geçirmek için Santa Barbara, California’daki bir otelde bir araya geldiler. Toplantı, Cameron’ın Pandora’da bir gelecek tasarlarken düşündüğü bir içgörü hazinesi sağladı. Cameron şimdi, “Bu alıştırmayı yapmasaydık Avatar: The Way of Water’ın mümkün olacağını düşünmüyorum,” diyor.
