Gösterime girdiği günden itibaren hakkında epey konuşulan film The Iron Claw, Demir Pençe adıyla ülkemizde 22 Mart Cuma günü vizyona giriyor! Ünlü yönetmen Sean Durkin’in kaleme alıp yönettiği biyografik drama The Iron Claw, Amerikalı profesyonel güreşçi Kevin Von Erich ve ailesininin gerçek hayat hikayelerine odaklanıyor.
Kevin Von Erich’i canlandıran başrol Zac Efron’a kardeşleri rollerinde ise bu sene alınabilecek tüm ödülleri The Bear dizisindeki performansıyla silip süpüren Jeremy Allen White ve başarılı oyuncu Harris Dickinson eşlik ediyor.
Film, eski başarılı bir profesyonel güreşçi Fritz Von Erich’in oğullarını da aynı sporun yıldızları haline getirmeye çalışmasını anlatıyor. Kendisinin ulaşamadığı rekorlara soyadını taşıyan oğullarının ulaşmasını hedefleyen eski güreşçi, bu amaç uğrunda oğullarına “baba”dan çok oldukça sert ve disiplinli bir antrenör oluyor. Bir noktaya kadar oldukça başarılı olan, hatta dünya şampiyonluğuna oynayan kardeşler, belki ailelerinin üzerinde belki de soyadlarında olduğuna inandıkları bir lanet yüzünden büyük bir trajediye sürükleniyor.
The Iron Claw filmini izlemek için salona giderken klişe bir başarı hikayesini izleyeceğimi, filmin bu kadar ilgi çekmesinin sebebinin son yılların en çok konuşulan, ödüllü oyuncularından oluşan castı olduğunu düşünüyordum. Fakat bir yandan da A24’un ne kadar az ıskaladığı da aklımdaydı. Benim gibi Von Erich ailesinin yaşadıkları hakkında bir fikri olmayan izleyiciler bu filmde yaşananların gerçek olduğuna inanmakta güçlük çekeceklerdir. Büyük başarılar ve daha büyük trajedilerle iç içe yaşanmış bu hikâyeyi perdede izleyebildiğim için mutluyum.
Hikâyenin gerçekliği ve vuruculuğu bir yana, Zac Efron’ın kariyerinin en iyi performansını sunduğunu söyleyebiliriz. Daha önceki filmlerinde de yaptığı gibi fiziksel olarak hazırlanması bir yana, neredeyse her başarısının ardından bir hayal kırıklığı, kayıp yaşayan Kevin Von Erich’in girdiği git-gelli ruh halini çok iyi canlandırmıştı. Efron’ın yanı sıra babaya hayat veren Holt McCallany de harikaydı.
-spoiler-
Filmin ilk kısmı izleyenlere ilham kaynağı ve motivasyon olabilecek bir havada. Kardeşler bir yandan partiliyor, tatil yapıyor ve hayatın tadını çıkarıyor, aynı zamanda da güreşte iyi olmak için çalışıyor. Başta Kevin odaklı yapılan çalışma ve hazırlıklar, kardeşiyle beraber ringe çıktıktan sonra ilgiyi üzerine çeken David Von Erich’e yön değiştiriyor. Ailenin en büyüğü Kevin buna bozuluyor ama yine de kardeşini desteklemekten geri durmuyor.
Bu esnada bir kızla tanışıp evlenmeye karar veren Kevin için işler şampiyonada güreşmesi beklenen kardeşini ansızın kaybedince değişiyor. Daha sonra sonra bir diğeri kaza geçirirken öbürü sakatlanıyor ve Kevin filmin başından beri tekrarladığı Von Erich lanetini birçok kez anarak hayatlarına çağırıyor diyebiliriz.
Film ile alakalı beni rahatsız eden bir unsur senaryoda. Kısa denilemeyecek bir süreye sahip filmde kardeşlerin başına gelen kayıp, kaza ve intihar olaylarını çok kısa aralıklarla art arda izlemek, her hafta televizyonda izlediğimiz ağır dramlı, her yeni bölüm başına inanılması güç olaylar gelen karakterlerin olduğu Türk dizilerini aklıma getirdi. Bir an “bu kadarı da olamaz artık” diye düşünmeden edemedim. Aralarının biraz açık tutulup keder ve yas süreçlerini daha derin hissedebilmeyi isterdim
Diğer detaylara değinecek olursak kıyafetler, güreşçilerin kostümleri başarılıydı.
Filmin karanlık havası, doyuran sinematografisi ve görselliği harikaydı. Dövüş sahneleri de güzel çekilmişti.
Filmle alakalı sevmediğim şeylerden biri kesinlikle hazırlanan peruklar! 80’li yıllarda Von Erich kardeşlerin kullandığı bu saç stilinin oyunculara uygulanan halini oldukça başarısız buldum. Bunun yanında geçirdiği kazadan sonra bir uzvunu kaybeden Kerry Von Erich’i canlandıran Jeremy Allen White’a yapılan makyaj oldukça başarılı ve gerçekçiydi.
Çocukluğumda benim de izleyenlerinden biri olduğum, büyüdükçe bendeki inandırıcılığı ve zevki azalan profesyonel güreş sporunun arka planını izlemek ve öğrenmek de hoşuma giden bir deneyim oldu.
The Iron Claw son yılların gözde oyuncularını, oldukça çarpıcı ve gerçek bir hayat hikayesi etrafında toplayan, motive edici ve etkileyici sahnelerinin yanı sıra dramı da sert bir şekilde yüzümüze vuran sağlam bir film.